Çiğdem Toker, Fitch’nin “Devletin destek sağlama yeterliliği konusundaki bozulma riskinin artması” gerekçesi ile 8 Türk bankasının görünümlerini negatife çevirmesinin arka planını anlattı
Çiğdem Toker, bugünkü (29 Ağustos) yazısında Fitch’nin “Devletin destek sağlama yeterliliği konusundaki bozulma riskinin artması” gerekçesi ile 8 Türk bankasının görünümlerini negatife çevirmesi ile Yap-İşlet-Devlet projelerine yönelik kamu finansmanının ilişkisini kurdu. Rakamlar, Saray’ın “Devlet kasasından bir kuruş çıkmayacak” dediği Avrasya Tüneli, 3. boğaz köprüsü dahil Kuzey Marmara Otoyolu ve Osmangazi Köprüsü dahil, Gebze-Orhangazi-İzmir otoyolu gibi “mega projeler”in halkın cebinden finanse edildiğini gösteriyor
Cumhuriyet gazetesi yazarı Çiğdem Toker, bugün yayımlanan “Fitch’in gördüğü ‘bozulma’” başlıklı yazısında kredi dereceleme kuruluşu Fitch’in 8 Türk bankasıyla birlikte üç şirketin “durağan” olan görünümlerini “negatif”e çevirmesini ele aldı.
Değerlendirmeye konu 18 Türk bankasının 7’sinin kamu sermayeli olduğunu belirten Toker(Ziraat Bankası, Halk Bankası, Vakıfbank, TSKB, TKB, Eximbank, Takasbank) Fitch’in negatife çevirme gerekçesi olarak açıklanan “Devletin destek sağlama yeterliliği konusundaki bozulma riskinin artması” ile iktidarın “mega projeleri” arasındaki bağlantıyı açıkladı.
Kuruş değil milyar liralar çıktı
Fitch’in yeni görünüm açıklamasının 25 Ağustos 2016 tarihli yani 3. köprü açılışından bir gün önce yapıldığını belirten Toker, “Anımsatalım ki, kamu bankaları, Yap-İşlet-Devret (YİD) modeline göre yaptırılan ve “devletin kasasından bir kuruş çıkmayacağı” Beştepe düzeyinde ilan edilen 3. köprü finansmanında önemli rol ve pay üstlendi. İçtaş-Astaldi’nin üstlendiği Kuzey Marmara Otoyol Projesi kapsamındaki 3. köprünün proje finansmanı için imzalanan kredi sözleşmesi, 2.3 milyar dolar tutarındaydı. 9 yıl vadeli bu tutara imza atan 7 bankanın üçü kamu bankası: Ziraat Bankası, Halk Bankası, Vakıfbank” ifadelerin kullandı.
Üç kamu bankasının sadece 3. köprü değil, 3. havalimanı finansmanında da başat bir rol ve paya sahip olduğunu belirten Toker, ilk etap yatırıma yönelik 4.5 milyar Avro’luk finansman paketinin yüzde 70’ini kamu bankalarının üstlendiğini de bizzat Limak başkanı Nihat Özdemir’in duyurduğunu devlet kasasından bir kuruş çıkmayacağı söylenen 3. havalimanı için 3 kamu bankasının üstlendiği toplam tutar, daha sonra 3.5 milyar Avro olarak açıklandığını belirtti.
Toker, Fitsch’in görünümü negatife çevirmede gerekçe haline getirdiği “Devletin destek sağlama yeterliliği konusundaki bozulma riskinin artması” endişesinin ağırlık olarak kamu bankalarından sağlanan finansmanda, yükün Hazine sırtına binmiş olmasından kaynaklanabileceğini belirtti.
Toker, Hazine Müsteşarlığı kısa bir süre önce açıkladığı Yıllık Kamu Borç Yönetimi raporunun “Borç Üstlenim Taahhütleri” başlıklı bölümünde yer alan önemli verilere dikkat çekti, buna göre Avrasya Tüneli, 3. boğaz köprüsü dahil Kuzey Marmara Otoyolu ve Osmangazi Köprüsü dahil, Gebze-Orhangazi-İzmir otoyolu için Hazine’nin verdiği borç üstlenim taahhütleri şöyle;
Toker, “Kamu bankalarının görünümündeki değişim, “devletin destek sağlama yeterliliği bozuluyor” diye açıklanıyor. Ki bunu Hazine desteği olarak okumakta sakınca yok. Peki böylesi bir durum, Hazine sermayeli kamu bankaları açısından YİD projelerinin finansmanından ne kadar bağımsız olabilir?” diye sorarken yazısını şöyle bitirdi: Darbe girişimi sonrası, açılış törenleriyle ansızın “milli mutabakat” kapsamına alınan YİD projelerine bir de bu açıdan bakalım.
Sendika.Org